3 Ağustos 2013 Cumartesi

Ne utanmaz ahlaksızlarız!

Dünya ateistlerinin en çok veryansın ettiği konulardan biri ahlak olgusunun dinler tarafından sahiplenmeye çalışılmasıdır. Dindarlar, ahlaklı insanın ancak ve ancak dini bütünlükle sağlanacağını düşünürler. Ateistler ise erdemli, hakkaniyet sahibi, adil, iyi, yardımsever, kendinden başka insanları da düşünebilen bir insan olabilmek için dine ihtiyacımız yoktur der.

Bu, ahlakı sahiplenme yaklaşımının dinler arasında da zühur edebildiğini görebiliyoruz. Mesela; kendini son ve hak din olarak gören İslam, ahlaklı bir bireyin ancak ve ancak müminlikle olabileceğini iddia eder. Ona göre, gayrimüslim olan herkes, nefislerinin esiri olmuş ve onun sözünün dışına çıkmamaktadır. Yani müslüman olmayan herkes ahlaksızlığın birer mümessili olabilirler.

Peki, bu ahlak dediğimiz olgunun gerçekten de, dinle, dindarlıkla, ideolojik farklılıklarla veya felsefi bakış açılarıyla ne gibi bir bağlantısı vardır?

Biz inşacı zihniyete karşı olan, ilkçi yaklaşıma sahip kökçü milliyetçilere göre; milletlerin atalardan miras sahip olduğu özü, cevheri asla ve asla değişmez. Toprağını, devletini kaybetse, yurtsuz biçare bir halde olsa, dilini unutsa, dinini değiştirse hatta atalarını dahi unutsa yine de değişmez. Kanı değişmediği müddetçe o insan yine de o milletin asli bir unsuru olmaya ve cevherini korumaya devam edecektir.

Bu bakımdan diyebiliriz ki; mesela Türklerin ekseriyesi, İslam dininden değil de Hristiyan dininden olsalardı veya atalar dinini bırakmayıp Gök Tanrı'yı ululamaya devam etseydi; yine de Türk aynı olacaktı. Bekli şekli değişecekti, giyimi, mimarisi, diline soktuğu yabancı sözcükler... vs biraz daha farklı olacaktı ama Türk'ün özü bozulmadan duracak, karakteri değişmeyecekti.

İbni Haldun'a göre göçebe milletler yani Türkler, yerleşik milletlere göre daha ahlaklıdır. Bu Arap gezgini yüzyıllar öncesinden bu durumu gözlemlemiştir. Gözlemlerinde haklıdır. Türklerin ahlakı, adaleti, büyüklüğü geçmişte de, diğer tüm kavimlerden üstündür.. Biz ilkçi milliyetçilerin iddiası da budur aslen. Yalnız İbni Haldun'un bu konuda göçebeliği öne çıkarması ve sebebi bu yaşam tarzına bağlaması yanlıştır. Bu konuda haksızdır. Ama ''Türkler en erdemli millettir'' lafzını kabullenmek de zordur. Aslında bu bakış açısında da haklıdır.

Hatırlarsak, daha geçen yüzyıla kadar devam etmiş bir kabadayılık olgusu vardı. Bu insanlar toplum içinde anlaşmazlıkları çözen, adalet dağıtan, korkusuz, cabbar, yardımsever, haklının yanında olan insanlar olarak bilinirlerdi. Peki bu kabadayılık, bu coğrafyada doğmuş bir ürün müdür? Binlerce yıl öncesinde Orta Asya'nın bozkırında Türkler içerisinde aynı ruha, aynı öze sahip yiğitler, cengaverler bulunmuyor muydu? Elbette bulunuyordu. Yiğitliğin bu kadar önemli olduğu bir millette, yiğitliğini delikanlılığını ispatlamayana ad verilmeyen bu medeniyette, bu olgunun dahi kökü çok derinlerdedir. Sırtına ceketini atmış, eline tesbihini almış, kundurasının topuklarına basmış adalet sahibi bir kabadayı; iki bin yıl öncesinde başına börkünü takmış, pusatını kuşanmış,at üzerinde yiğitlik kovalayan bir Türk'ün, iki bin yıl sonraki modern formundan başka bir şey değildi. Günümüzde de bu kabadayılar bitmiş gözükebilir ama kanındaki cevher-i aslisi değişmemiş Türk ırkının içinde, bu olgu gelecekte de farklı biçimlerde, modern yorumlamalarla devam edecektir.

İnşacı zihniyetin baş taraftarı olan sentezcilere göre Türk milletinin bu ahlaki güzelliği, erdemi, adına İslam ahlakı dedikleri bir şeyin ürünüdür. Hiç sormazlar mı; bu İslam ahlakı denilen şey neden Arap'ta farklıdır, Fars'ta, Kürt'te, Arnavut'ta farklıdır.Türk diline girmiş; fahişe, orospu, kerhane, pezevenk..vs kelimelerin hepsi bu İslam ahlakına düçar olması beklenen milletlerden geçmişken; bu konuda onlarla Türkleri nasıl aynı kalıbın içine sokabiliriz.

Bu yazıyı yazmamım sebebi; Atsız'a ithafen söylenmiş, bana göre bir iftira ile eşdeğer olan, bir sözdür. Onun ahlakına, kendisi İslam olmamasına rağmen İslam ahlakıdır diyebilen inşacı zihniyettir.

Hayır efendim, doğruya doğru, eğriye eğri diyeceğiz. Buna İslam ahlakı değil, atalardan gelen Türk ahlakı denir. Eğer bozulmalar varsa da; bunları yabancı milletlerden aldıklarımızda arayacağız. Mesela kadına 1/4 insan muamelesi eden yabancı bir milletin dünyayı görüş paradigmasını sahiplenmemizde arayabiliriz. Vesselam. Esenlikler.